Yalnızlık


Yalnızlık neydi ?
Sabahın köründe uyanmış kahvesini yudumlayan kalpsiz adam mıydı ?
Yoksa bir dizi karanlığa sığınan güvercinin kanatları mıydı..
Bunca yer gök arasında sıkışıp kalmış bir kanat çırpış mıydı ?
Özgürlüğe uçan kanatlar hiç böyle yorulmamıştı..
İnsan bu kadar mı fazla gelirdi kendine..
Ve bu kadar mıydı ?
Bu kadar mıydı kemiklerini içine çekercesine nefes almak ?
Bu kadar mıydı hayat..
Aynalarla yüzleşmek en zoru belki de..
Değiştiğini farkettiğin her zerren yakınır senden..
Sanırım bir şeyler fazlaydı bu yer gökte..
Soğuktan titreyen eller nasıl da alışır oldu yalnızlık kokmaya..
Şimdi geçmiş ayaklarının altında sere serpe yatar halde..
Basmak mı gerek ? Yoksa yerden kaldırmak mı ?
Söylüyor işte bu şehir nasıl da haykırıyor.!
Nasıl vuruyor kıyı şeridindeki dalgalar yüzüne ?
O güzel İzmir'im bu kadar vicdansız olamazdı..
Olamaz işte..
Bazen olamaz..
Otobüse biner sen nereye gideceğini bilmezsin olamaz işte..
Yarım bıraktığım çayın kenarı sen kokmaz artık..
Dedim ya bazı şeyler olamaz işte..
Peki neydi mesele umut edip ayağa kalkmak mı .. Yoksa..
Yoksa oturup gökkuşağının üstüne kanat çırpmaya çalışmak mı..
Hayır hayır !
Bunlar değil..Asıl yalnızlık..
Yalnızlık BİZ'dik..

Felsefik Sessizlik

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İnstagram